29 Mar 2011

İKİZ BEDENLER-Tess Geritsen


-Kitabımızın türü polisiye gerilim
-Yazarın daha önceki kitapları olan Cerrah, Çırak, Günahkar gibi kitapların devamı niteliğinde,ama devamı dediysem sadece kahramanlar aynı konular birbirinden bağımsız
-Kitapta başrol adli tıp-patoloji uzmanı Dr. Maura Isley in,hikaye onun etrafındaki olaylarla ve geçmişiyle şekilleniyor,tabii ki diğer kitaplarda olduğu dedektifimiz RİZZOLİ,fakat karnı burnunda hamile olduğu için daha geri planda
-Olaylar Maura nın evinin önünde birebir kendisine benzeyen,hatta  dna  ları bile aynı olan bir ceset bulunmasıyla başlıyor,çok garip yerlere doğru ilerliyor. Kesinlikle mantık hatası yok,iyi kurgulanmış bir polisiye,yazar doktor olduğu için tıbbi bilgiler sınırları zorlamıyor,ölenler ölüyor,tekrardan canlanma,şeytan,hayalet yok,daha ilk sayfalardan itibaren gerilimi biraz yüksek,çabucak okunup,hemen bitirilecek bi kitap

Devamını Oku

27 Mar 2011

dokunmayın nöbetteyim

 
-bugün Pazar,klinikte nöbetçiyim,herkesin tatil yaptığı bi günde çalışmanın verdiği sıkıntıyı,yarın herkesin çalıştığı bi günde tatil yaparak atmayı planlıyorum
-nöbetin doğasında bi karmaşa vardır,randevulu hastalar çok olmaz olsa da tatil psikolojisi ile randevu saatinde gelmez,hasta gelişi randomizedir,bazen 2 saat boş boş oturursunuz,bazen de 3 hasta arka arkaya gelir devlet hastanesi moduna geçersiniz sırayla bütün hastaları uyuşturur,sonra tedavilere başlarsınız
-nöbetçi aşçımız olmadığı için nöbet günleri öğle yemeği % 100 pizza olur,pizza sıcacık gelir,ama mutlaka soğuk yenir çünkü siz pizzayı yiyemeden bir hasta gelir,pizza soğur, bi gün inat ettim pizzayı götürdüm 3kat yukarıdaki mutfağa mikrodalgada ısıttım daha alt kata inemeden gene hasta geldi,sıcak pizza ile hasta girişi arasındaki ilişki araştırılmalıdır bence(diyeceksiniz ki ye pizzanı hasta beklesin,yok öyle bişey,kliniğimizin ana kuralı:hasta beklemez,bekletilemez, olamaz, olabilemez)
-neyse bu kadar nöbet geyiği yeter,şu postu yazana kadar üç defa kalktım bilgisayar başından,daha sakin bir ortamda görüşmek dileğiyle
Devamını Oku

18 Mar 2011

ELİF Paulo Coelho

Elif - anahtar kelimeler; Paulo(yani yazarımızın kendisi),transsibirya ekspresi,rusya,hilal adında keman çalan bir kız,içe dönme,kendini bulma yolunda yapılan 8 saat diliminin değiştiği bir yolculuk
-bence bazı kitapları okuyup sevebilmek için belli bir yaşa gelmiş olmak gerekiyor,neden diyeceksiniz şöyle anlatayım,mesela kayınpederim 60 yaşlarında ve şu anda sürekli kendini bulma,içe dönme,içimize yapılan yolculuk,kainatı dinle,meditasyon,yoga,ferrariyi sat ışığa git vs gibi benzeri kitaplara bayılıyor,”elif” kitabını okusa % 100 beğeneceğine eminim ama gelgelelim bizim yaşımızda gitmiyor gidemiyor
-kitapta yazarımız paulo kendi hayatından bi dönemi anlatıyor,hayatta herşeyden sıkılıyor,bilgelikte ilerleyemediğini ,birşeylerin eksik olduğunu hissediyor,akıl hocası J. diyor ki git gez,o da başlıyor gezmeye,bi kaç ülkeyi gezdikten sonra moskovadan Transsibirya ekspresine yayıncıları,rehberi ve hilal isimli hiç tanımadığı bir kız ile biniyor,hilal sürekli yazarımızın peşinde zorla kendini vagona hatta kompartmana kadar aldırıyor,yazarımız hilal ile beraber geçmiş hayatlarına gidiyor (yalnız geçmiş hayat demiyorum hayatlar diyorum çünkü birden fazla hayatını biliyor  ve ziyaret ediyor yazarımız)
- kitabın şöyle bir yönüde mevcut,sanki  yazarın karısına da mesaj gidiyor gibi,hilal onu baştan çıkarmaya çalışıyor,ama yazarımız yüz vermiyor,aynı yatakta hilale sarılarak yatıyor ama orada amacı sadece geçmiş hayatlarına geri dönüp  o günleri görebilmek için gerekli enerjiyi yaratmak,kıza seni seviyorum diyor,sonra yok ben seni ırmak ve nehirleri sevdiğim gibi seviyorum diye çeviriyor,var bu işte bir iş:)
-paulo coelho;reenkarnasyona inanıyor,paralel evrenlerden bahsediyor,şamanlar ölü ruhlarla konuşuyor,inancına sonuna kadar saygım var ama sadece anlayamıyorum ben bu adamı,sufi mi, hristiyan mı ,budist mi  çözemiyorum,çok farklı geliyor anlattıkları
-sonuç olarak yazdıkları gerçek gibi duruyor,hatta yazar daha sonra hilal le şu tarihte şurada karşılaştım diye de söylemiş,kurguysa sözüm yok ama gerçekse nasıl yani? Gidip gelebiliyor muyuz diğer dünyalar paralel evrenler arasında? Işte kitaptan sonra kafamda kalan sadece soru işaretleri,ama  " yoh ööle bişey"  diyip  normal hayatıma geri dönmeyi tercih ediyorum. 
Devamını Oku

TWİLİGHT-ALACAKARANLIK (ergen miyim neyim)

Vallahi hiç çekinmeden söylüyorum,ben twilight serisini hem okumayı  hem de  izlemeyi çok seviyorum. Akşam tv de ilk filmin tekrarı vardı,tabii ki ben işi gücü bıraktım hemen yapıştım ekranın karşısına.
-ama filmin türkçe dublajı çok kötüydü, Cullen ailesinin üyelerinden Alice, Jasper’a, Casper diye sesleniyordu,hakketten okunuşuyla  “kespır”  duydum,çok güldüm diğer hataları unuttum J
- ilk iki filmi seyrettikten sonra kitaplarını okumaya karar verip,tüm seriyi  5 gün içinde bitirmiştim geçen bahar,çok sevdim ne yapabilirim,sonra ki aşama filmlerin tekrardan izlenmesi oldu,bütün filmler en ince ayrıntısına kadar tekrardan seyredildi,yeni film gelince doğru sinemaya gidildi,yaş ortalamasının 13 olduğu sinema salonunda film izlendi.
-şimdi merakla sıradaki filmi bekliyorum,hani sorarlar ya Edward mı Jacob mu diye,hiç tartışmasız cevabım Edward
-elimdeki kitapları okuduktan  sonra yeni hedefim twilight serisini kendi dilinde okumak
not: stephanie meyer,twilight serisinin yazarı, olayları bella nın değil de bi de edward ın gözünden anlatan bir kitaba başlamış, ismi " midnight sun " ama bu kitap tamamlanamadan yazarın evinden  çalınmış internete düşmüş,yazar da bu "first draft" diyebileceğimiz yaklaşık on bölümlük yarım kitabı kendi web sayfasından yayınlamakta,ama bunun eksik bir kitap olduğunu üstüne basa basa belirtmekte,merak edenler mutlaka okumalı,tam en vurucu yere gelmeden bitiyo ama:(
Devamını Oku

17 Mar 2011

 KUTSAL MECLİS  -TED DEKKER

-Kitap  grubumuzun seçtiği mart ayı kitabmız “Kutsal meclis” Ted Dekker in bir kitabıydı,geçen cumartesi bitirdim okumayı, romanın anahtar kelimeleri; polisiye,gerilim,havva adında bir seri katil,kadın kurbanlar,rahipler,ayinler,şeytanlar.
Bundan sonrası için dikkat*spoiler alert*
-Konu baştan çekici gelmişti,hikaye başlangıçta oldukça güzeldi,yazarın dili iyi,herhangi bir mantık hatası atlanan bir şey olacak mı diye bakıyorum o da yok çok güzel ama gelgelelim sonunda yazar gitti olayı metafiziğe bağladı,
- Ben istiyorum ki bu türdeki kitaplarda seri katiller Tess Geritsen in Cerrah ı gibi zeki olsun,dahi olsun,herşeyi kendi ayarlasın tasarlasın,insanın kendi içindeki kötülüğün nelerle sonuçlanabileceğini bize bi göstersin,somut dünyada kalalım,soyut aleme hayaletlere şeytanlara bulaşmadan dedektifler  olayı çözsün,çok şey mi istiyorumJ
-Kutsal meclis bende Tess Geritsen okuma ihtiyacı doğurdu,pazar günü kayınvalideciğimin kitaplığından bir kitabını ödünç aldım,”Elif” romanından sonra ona başlayacağım.
-bu arada hazır konu polisyelerden açılmışken çok süper  dizilerde var bu ara,geçen akşam CSI:NewYork un yeni bölümünü izledim çok iyiydi ve başka bir haber; beklenen olmuş ünlü dedektifimiz,”Cerrah” ın ezeli rakibi; Rizzoli nin de  artık bir dizisi var,ben daha şöyle  baştan sona bi bölüm seyredemedim ama ilk fırsatta izleyeceğim.
Devamını Oku

14 Mar 2011

nerede kalmıştık

çok oldu yazmayalı,blog yasağından sonra çorlu da hava muhalefeti bizim interneti vurunca değil yazmak,maillerime bile bakamadım,neler yaptım kısa bir özet
-salı günü minik çapta bir kar afeti yaşadık,ilk defa bu kadar yoğun tipili karda araba kullanmak zorunda kaldım normalde kar buz görünce çıkmam trafiğe ekstra strese yol açmam,fakat mecburdum,bu sınavdan alnımın akıyla çıktığımı düşünüyorum, önümde kayan araçlar,sıkışmış trafik ,inen lastik, kabus gibiydi neyse ki çiziksiz,kazasız atlattım,eve giden köprü tamamen kapandığı için,arabayı bir yere parkedip,geri kalan  yolu yürümek zorunda kaldım,hem de ince topuklu çizmelerle,hemde atkısız beresiz eldivensiz bir şekilde
-karda yürüyüşün acısı bütün hafta çıkmak bilmedi,ilaçlar,halsizlik  en son cuma sindirim sistemim de iflasını açıkladı,ne yemek ne içmek sadece haşlanmış patates
-cumartesi gecesi karın ağrılarından uyuyamayınca kitap grubumuzla belirlediğimiz kitabı bitirdim sabaha kadar
-pazar günü kendimi daha iyi hissettim,güneşte vardı zaten,dışarı çıkmak istedim, kocacım çalışmak zorundaydı gittim işyerinde onu ziyaret ettim,beraber döndük evimize:)

-Woody Allen ın bir filmini seyrettik "you will meet a tall dark stranger" film başlarken yönetmenin Woody Allen olduğunu bilmiyordum,sonra filmin sahnelerini "vicky,christina,barcelona" filmine benzettim bi baktık yönetmen oymuş. Filmde çok fazla ünlü oyuncu var örneğin Anthony Hopkins,Naomi Watts,Antonio Banderas,Freida Pinto şimdilik aklıma gelenler,konu evlilikler,aldatmalar,sevgililer,orta yaş krizleri yani ilişkilerle ilgili hoş bir film, bi de hikaye ingiltere de geçiyor,amerikan ingilizcesi hiç hoşuma  gitmiyor ama bayılıyorum ingiltere ingilizcesi ile yapılan konuşmalara,sonu biraz bizde hayal kırıklığı yarattı,ama bence sırf woody allen  olduğu için seyredilir.
Devamını Oku

3 Mar 2011

BLOGUMA DOKUNMA

Farklı şeyler yazmayı düşünüyordum ama bence bu konuya sessiz kalmamalıyız,esasında recep ivedik gibi "höhööyyytt" diye dur demek geliyor içimden bu yasakçı zihniyetlere,yaşadıklarımızı anlatmamız belki de sadece bi şeyler düşünmemiz bile fazla geliyor,Fringe dizisinden bir adet polidaktil yani fazladan parmaklı bir el gönderiyorum yasakçılarımıza.
Devamını Oku

© 2011 bir dişçinin günlüğü, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena