şu anda havaalanındayım,daha bi saat beklemek zorundayız ama bir saatin sonunda istikamet Gaziantep iki gün oradayım sonra da Mardin,pazara da dönüyoruz,tur programımız belli ama önerileri olan varsa (nereye gitmeli en önemlisi ne yemeli nerede yemeli gibi) bekliyorumm:)))
Devamını Oku
26 Nis 2011
SUÇ-Bir ceza avukatından gerçek hikayeler
-geçen hafta kardeşimin önerisiyle bu kitabı gördüm,zaten kitap siparişi verecektim kitap kulübümüzün mayıs ayı kitabıyla beraber bu kitabı da okuoku dan aldım,iki gün içinde kargo bana ulaştı,hız gözlerimi yaşarttı ne yalan söyleyeyim 1 hafta beklerim diye düşünüyordum(bu kitap ntv yayınlarında 15 tl idi,ama diğer siteden 11 tl ya filan geldi)
-kargo paketini açtıktan sonra kitabı okumaya başladım, hastalarımdan biri randevusunu iptal edince 1 saatim daha oldu kitabı okumak için ve ertesi gün bitirdim,kitap kısa kısa hikayelerden oluşuyor ama her bir hikaye o kadar farklı ve sürükleyici ki,her birinden ayrı film olur diye kocacıma anlatıyordum ki sonra öğrendim "şans" adlı hikaye film için satın alınmış bile
-hepsinin gerçek olması tabii ki de ayrı bir tat katıyor okumanıza,bir iki hikayeyi babama anlatayım dedim,babam direkt önyargılı bir şekilde "kesin abartıyordur yazar" diyerek hevesimi kırdı valla,hayal gücü de olsa gerçek de olsa güzel bir çırpıda okunası hikayeler bunlar hiç çekinmem herkese tavsiye ederim
Devamını Oku
-kargo paketini açtıktan sonra kitabı okumaya başladım, hastalarımdan biri randevusunu iptal edince 1 saatim daha oldu kitabı okumak için ve ertesi gün bitirdim,kitap kısa kısa hikayelerden oluşuyor ama her bir hikaye o kadar farklı ve sürükleyici ki,her birinden ayrı film olur diye kocacıma anlatıyordum ki sonra öğrendim "şans" adlı hikaye film için satın alınmış bile
-hepsinin gerçek olması tabii ki de ayrı bir tat katıyor okumanıza,bir iki hikayeyi babama anlatayım dedim,babam direkt önyargılı bir şekilde "kesin abartıyordur yazar" diyerek hevesimi kırdı valla,hayal gücü de olsa gerçek de olsa güzel bir çırpıda okunası hikayeler bunlar hiç çekinmem herkese tavsiye ederim
19 Nis 2011
2009 yılında hemşiremin bebeği için örmeye başlamıştım bu yeleği,2011 ocak ayında ancak bitirebildim,şubatta doğan minik yeğenimin oldu,hani kime niyet kime kısmet derler ya tabii burda benim tembelliğim başrolde
Devamını Oku
yeleğin teması denizaltı araba ne alaka diyeceksiniz ne yapabilirim balıklı düğme bulamadım
işte bu yakışıklı da bizim tontoş mankenimiz yeleği de üstünde:)
15 Nis 2011
KATYA NIN YAZI-TREVANİAN
-Trevanian ın serisi elimde hepsini okumadan rahat yok
-"şibumi" den sonra bu kitap birazcık "light" mı desem,"soft" mu desem,güzel Türkçe mizi kullanıp "yumuşak" desem gene olmayacak,belki doğru kelime "hafif" tir,evet,biraz hafif kaldı
-kesinlikle bir macera romanı değil,romantik bir yaz aşkı hikayesi,konu tabii ki de Bask bölgesinde geçiyor,romantik aşığımız genç bir doktor,güzeller güzeli bir kıza vurulmasıyla hikaye başlıyor
-hikayenin çetrefilli hale geldiği nokta bu güzel kızın ailesi,bu aile genç doktorumuzun çözmeye çalışacağı sırlarla çevrilmiş durumda
-Bask kültüründen ve insanlarından kitapta çok ayrıntılı bahsediliyor, yazarın farklı gelenekleri vurgulaması bence çok hoş olmuş
-yavaş ilerleyen kitabımızda tüm sırlar hikayenin sonunda çözülüyor,biraz sıkılsanızda sırf yazarın o güzel anlatım dili için rahatlıkla okunabilir
Devamını Oku
-"şibumi" den sonra bu kitap birazcık "light" mı desem,"soft" mu desem,güzel Türkçe mizi kullanıp "yumuşak" desem gene olmayacak,belki doğru kelime "hafif" tir,evet,biraz hafif kaldı
-kesinlikle bir macera romanı değil,romantik bir yaz aşkı hikayesi,konu tabii ki de Bask bölgesinde geçiyor,romantik aşığımız genç bir doktor,güzeller güzeli bir kıza vurulmasıyla hikaye başlıyor
-hikayenin çetrefilli hale geldiği nokta bu güzel kızın ailesi,bu aile genç doktorumuzun çözmeye çalışacağı sırlarla çevrilmiş durumda
-Bask kültüründen ve insanlarından kitapta çok ayrıntılı bahsediliyor, yazarın farklı gelenekleri vurgulaması bence çok hoş olmuş
-yavaş ilerleyen kitabımızda tüm sırlar hikayenin sonunda çözülüyor,biraz sıkılsanızda sırf yazarın o güzel anlatım dili için rahatlıkla okunabilir
12 Nis 2011
GÜNÜBİRLİK KIYIKÖY
Cumartesi canım arkadaşım Ecoşum geldi,pazar hep beraber kıyıköy e gittik,şansımıza güneş vardı,arada yağmur yağsa günün güzelliğini bozamadı,bi kaç resim ekleyelim bakalım şimdi
Devamını Oku
tarih 2008 i gösteriyor makineyi ayarlamayı unutmuşuz
ece ve deniz feneri
kocacım ve ben,bi de canım kardeşimin kafası
bu tabela da bi gariplik yok mu
erikler çiçek açmış
rakı-balık sonrası
kıyıköy e gidecekler için ufak notlar:
-bir: güneşli havada gidin,bazen çok soğuk oluyo,karadeniz iklimi ile trakya ayazının karışımı çok kötü
-iki: biz yemeği yakamoz restoranda yedik,son derece salaş bir yer, böyle uçurumun kenarına bi baraka yerleştirmişler, ama servisi çok hızlı,hiç bekletmediler,geçen sefer "deniz feneri" diye bi yerde yemiştik hiç memnun kalmamıştık,bekle bekle balık gelecek
-üç: kıyıköyden çok fazla bişey beklemeyin öyle her taraf tertemiz değildir,süper lüks bi restoran cafe yoktur,her taraf idareten ayaktadır,hatta derme çatmadır,çok titizlenenler bence gitmesin ama bence üflesen uçacak bir barakada sobanın üzerinde kızaran ekmekleri tazecik balıklarla yemenin değeri de başkadır
9 Nis 2011
SİLİNİŞ-TESS GERİTSEN
-tess geritsen in tartışmasız en tempolu en heyecanlı kitaplarından biri bence(bu vakit azlığında 2 günde bitti elimden bırakamadım)
-yazarımız bu kitapta biraz mesaj kaygılı bir konu seçmiş;insan kaçakçılığı,buna yardım eden yöneticiler,meksika sınırından içeri girmeye çalışan rus kızları ve onların başına gelen dehşet olaylar,ve bu kızların seslerini duyurabilmek ya da hayatta kalabilemek için yaptıkları girişimler
-işte bu kızların yaptıkları girişimlerden bir tanesi hastanede 6 kişiyi rehin alma ve rehinelerden biri doğurmak üzere olan dedektifimiz Rizzoli
-bundan sonrası soluksuz ilerliyor,olaylar bambaşka yerlere doğru gidiyor,daha da sonrasını okuyun öğrenin anacıımm benim hastam geldi:)
6 Nis 2011
TREVANİAN-ŞİBUMİ
-evet kitabı okumayı geçen hafta bitirdim ama ancak yazabiliyorum anahtar kelimelerimiz:japonya,rusya,amerika,bask bölgesi,CIA,mossad, kiralık katiller,kirli işler,temiz kalmaya çalışan insanlar
-yazarın kendi öyküsü çok ilginç,amerikalı bir profesör,gerçek adını kullanmıyor(kimliğini yakın zamana kadar kimse bilmiyormuş)2005 te ölmüş nereye gömüldüğü sır, bir sürü casusluk ve macera romanı var,kitaplarından birinde anlattığı müze soyma tekniğiyle gerçekten bir müze soyulmuş,değişik adam öldürme yöntemleri var fakat okuyucuları bu teknikleri kullanıp birbirlerini öldürmesinler diye kitaplarında ayrıntıya girmemiş
-kitabımızın türü macera,kahramanımız durdurulamayan,kendine has yöntemleri olan ve hiçbir kurum ya da ülkeye bağlı olmayan bir kiralık katil
-kitap kahramanın çocukluğu ile Şangay da başlıyor,kahramanımızın gençliği ikinci dünya savaşı yıllarına olgunluğu soğuk savaş dönemine denk geliyor,tam huzuru buldum derken işler karışıyor,güzel sürükleyici bir macera başlıyor
-kitapta bana farklı gelen birşeyden sözetmek istiyorum,macera romanı ama çoğu yerde yazar maceranın içine bence kişisel yorumlarını da katmış gibi,mesela özellikle devletlerden,milletlerden bahsederken öyle genellemeler yapmış ki “tüm araplar böyle,tüm ruslar şöyle,amerikalıların hepsi aptal gibi” bazen bu adam ırkçı mı nedir diye düşünmedim değil(bu kitabı okuyanlardan yardım istiyorum benimle aynı fikirde olan var mı yoksa bu kendi paranoyaklığım mı)
-neyse sonuç olarak okuyucuyu farklı bilgilerle tanıştıran,hızlı okunan ilginç bir kitaptı,şimdi gizemli yazarımızın diğer kitapları sırada okunmayı bekliyor
5 Nis 2011
iki günlük istanbul notları
-haftasonu bir sempozyum için istanbuldaydım,geçen sefer otobüsle gitmiştim,5 saatimi otobüstü servisti otogardı derken geçirince bu sefer arabayla gidicem dedim çıktım Perşembe akşam yola,şansıma yol bomboş oh sevine sevine vardım şişli ye,üç tur atıp otopark yeri bulamayınca sevincim kursağımda kaldı
-neyse güç bela park ettikten sonra ecoşuma gittim bana yemek hazırlamış,süperdi,sohbet muhabbet,geçen hafta italya dan dönmüştü bana makarna getirmiş,şekli rengi çok güzel süs olarak saklasam mı yoksa bir an önce pişirip mideye indirsem mi hala kararsızım
-sempozyum askeri müzedeydi,girişte,plakanı,telefon numaranı ücreti filan bırakırken oradaki asker plakayı görünce “abla tekirdağ dan mı geliyosun” diye sordu ama gözleri görseniz shrek te çizmeli kedinin bi bakışı var ya öyle “yavrıımm çorlu dan ”diyip sarılasım geldi vallahi
-yaş ilerledikçe sunumları dinlemek ayrı bir işkence halini alıyor,uyku bastırıyor,biz bütün gün o derslere nasıl giriyomuşuz diye düşünüyo insan,bi de yabancı konuşmacılar var ki apayrı,ilk gün fransız bir konuşmacı vardı,her “the “yı “zö” diye telaffuz etti ki onu dinlerken uykum açıldı
-cuma akşam her zaman olduğu gibi cevahirde bizim kızlarla toplandık,güya farklı bir yere gidecektik ama yine bir yere oturduk ve orada kaldık, o soğuk ve yağmurlu gecede eceye gidip çekirdek çitlemek daha cazip geldi(üç-dört sene öncesi olsa taksim e gider içer,bi de çınaraltında kurtlarımızı döker gelirdik)
-cumartesi gök delindi sanki,damla yere düşse sıkışan o istanbul trafiğini o yağmurda düşünün,allahım çok sıkıcıydı,adım adım,hadi diyorum çağlayanı geçince açılacak yok açılmıyo,cevizlibağı geçince açılacak yok yenibosna,avcılar,beylikdüzü,büyükçekmece derken mimarobada trafik rahatladı silivri ye 3 saatte ulaşabildim
-“bi daha da gelmem istanbula” demiyorum ama çorluya alıştıktan sonra istanbul çok yorucu,bunaltıcı gerçekten
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
etiketler
- Alexandra Cavellus (1)
- diş (1)
- iskender pala (1)
- james thompson (1)
- kitap (7)
- Nazım Hikmet (1)
- orhan pamuk (1)
- polisiye (2)
- Remarque (1)
- şiir (1)
- tarifler (1)
- Zülfü Livaneli (1)