25 Şub 2011

kinyas ve kayra

Yaklaşık bir yıl kadar önce bu kitabı bi arkadaşımdan duymuştum, kitap kulübünde mart ayı kitabı tartışılırken tekrar hatırladım,görünmez canavarların hemen ardından bu kitabı okudum ama okumaz olaydım,resmen psikolojim bozuldu bi içime kapandım,Hakan Günday ile Chuck Palahniuk arasında bi akrabalık var mı diye düşünmeye başladım.
  Kinyas ve Kayra bariz Palahniuk un yazdığı karakterler olabilirmiş,ailelerinden ülkelerinden çok uzaklara kaçmış,kirli işlere bulaşmış,zevk için adam öldürebilen,zevk için dayak yemek isteyen,kavga çıkaran kafalarının içi karmakarışık tipler. sanki "dövüş kulübü"  nün bazı sahnelerini hatırlar gibi oluyorsunuz kitabı okurken. Hakan Günday ın Palahniuk tan en  büyük farkı Kinyas ve Kayra nın beyinlerinden geçen herşeyi çok ayrıntılı betimlemiş,anlatmış,evet çok vurucu tespitler yapmış,evet çok afilli cümleler kullanmış ama 2 sayfa sırf Kayra nın derin derin düşünceleri ile geçince insan sıkılıyor yav,bazı sayfaları içim daralarak okusam da bu kitap farklı,yazarın hayal gücüde çok farklı o yüzden mutlaka okuyun derim ama hayatı sorguladığınız,iç hesaplaşma yapıtığınız zamanlara denk getirmeyin.

kitaptan ufak bir alıntı ile bitireyim:Kinyas diyor ki
Aslında ben bastım o mayına
Patladı çoktan içim
Ama ölmedim
Çünkü biz zihinleriyle misket oynayanlar,
beyinlerini  uçurtma niyetine uçuranlar,
toprağın yiyemediği plastikler gibiyiz
Herkes ölür,biz kalırız
ne ölü ne diri
mutluluğu tanıyamayız,görsek bile tanıyamayız
doğuştan efkarlı adamlar
(esasında düz yazı ama o kadar değişik cümleler ki alt alta yazınca vurucu bir şiir gibi oluyo:)
Devamını Oku

24 Şub 2011

ev hanımı

bir haftasonunu lamina porselen kursunda,bir haftasonunu da klinikte  nöbette geçirince bütün ev işleri sarktı,hepsi bu haftaya toplandı,keşke şu yukarıdaki resimdeki ev hanımı kadar mutlu olabilsem:( esasında ben severim ev işlerini,temizlik yemek hiç sorun olmaz ama çalışırken özellikle bu ara gün içinde bu kadar yoğun çalışırken,zorlanıyorum sanki.
 herkes bi temizlikçi çağırmamı filan söylüyor,bi kez onu da denedim,temizlikçi  gelecek ilk defa geliyo evime aman evi dağınık pis görmesin ne de olsa o da misafir grubundan  derken biraz toparlamaya başladım,süpürgeyi açtım,yerleri sildim,toz aldım eeee geriye bi şey kalmadı,amaan dedim sonunda otur yap kendi işini,bi de aileden alışık değilim öyle şeylere,illa her işimizi biz yapıcaz annemin hiç hatırlamam öyle bir yardımcı çağırdığını, babam bakkal-çiftçi emeklisi olmasına rağmen bütün tamirlerini  inşaatlarını kendi yapar(kaynak makinesi bile var o derece yani) neyse efenim bu hafta  akşam çamaşır yıkadım sabah ütüledim süpürdüm temizledim  arada da dişhekimliği yaptım, black swan daki gibi kişilik bölünmesi yaşıycam diye korkuyorum böyle bi tarafım kokoş bir dişhekimi diğer tarafım saçı başı dağınık  evhanımı:)
Devamını Oku

19 Şub 2011

Bir haftayı daha daha başkalarının bilgisayarlarından otlanarak geçirdikten sonra en sonunda bilgisayarıma kavuştum,çok mutluyum.

Bu hafta bilgisayar olmayınca kitap okumaya zaman kaldı,2 tane kitabı bitirmiş oldum,hadi başlayalım ilk kitap ile sabırsızlanıyorum:

CHUCK PALAHNİUK-Görünmez canavarlar
Evvvet,Mr. Palahniuk ile beni tanıştıran kardeşim Serdar,yazarımızın en ünlü kitabı DÖVÜŞ KÜLUBÜ,benim okuduğum ilk yazdığı kitaplarından bir tanesi ve büyük insan Ayhan Sicimoğlu nun dediği gibi "hastasıyım " bu yazarın.

Esasında bir Palahniuk dosyası yapsam çok daha iyi olur,her kitabı ayrı bir olaydır.
GÖSTERİ PEYGAMBERİ ve TIKANMA okuduğum diğer kitapları. Ayıp olmazsa Chuck diyeceğim,kitaplarında normal insanları yazmayı sevmez,bütün karakterleri problemlidir,sorunludur. kitabı okurken rahatsız hissedersiniz kendinizi,böyle batar bi şeyler,zaman zaman iğrenirsiniz,mideniz bulanır ama bırakamazsınız elinizden o kitabı sonuna kadar devam edersiniz, belki de sıcak koltuğunuzda oturup o karakterlerden biri olmadığınıza şükredersiniz,garip bir histir Palahniuk okumak,toplum içinde görmezden geldiğimiz belki de görmek istemediğimiz şeyleri tokat gibi yüzünüze çarpar,sarsılırsınız.

Görünmez  canavarlar kitabını özetleyecek olursam,güzel bir manken,feci bir kaza,hıv pozitif bir erkek kardeş
ilaçlar,hormonlar,sorunlu aileler,tüm karakterleri birbirine bağlayan bir sapık.

Daha fazlası için kitabı okuyun anacım,diğer kitaplardan özellikle" tıkanma" yı anlatmak istiyorum ama  sonraya bırakalım 
Devamını Oku

9 Şub 2011

ziyaret

Dün akşam minik bir hastamı ziyarete gittim,size onu anlatmak istiyorum. adı Öznur 6 yaşında  ama 4 gibi gösteriyor,çok sessiz içine kapalı,eylülde anaokuluna başlamış daha öğretmeniyle tek kelime konuşmamış,biz tedavilerini yaparken çok sevdi çok hoşuna gitti,benle konuşuyor ama hemşirelerimle asla,illa evine çağırdı,5 kardeş bir evdeler,ama bu biraz farklı bir ev,Öznur daha önce sosyal hizmetlere bağlı bir yurtta kalıyormuş, sosyal hizmetler kurumu pilot bir uygulama başlatmış, Çorlu da 3 tane daire kiralanmış devlet tarafından, her eve en  fazla 6 tane çocuk yerleştirmişler,amaç çocukların gerçek bir ev ortamını görebilmesi,orada büyüyebilmesi,oturma odaları var,yatak odaları var,banyoları,bir ailenin neye ihtiyacı varsa hepsini yapmaya yaratmaya çalışmışlar,başlarında onlara göz kulak olsun diye bir abla var ama çocuklar "anne" diye çağırıyorlar onu,bi tane de daha anneleri varmış,dönüşümlü olarak evde kalıyorlarmış. Bu üç evin babası Kadriye Öğretmen,onun sayesinde öznur la tanıştım. hasta olduklarında doktora götüren,okula  yazdıran,evin ihtiyaçlarını karşılayan,gelir giderleri hesaplayan,kısacası bu evlerin tüm sorumluluğu onun üzerinde. Öznur un dişlerini tedavi ederken söz vermiştim ona sizin eve ziyarete geleceğim diye en sonunda dün akşam gidebildik, klnikten 2 arkadaşımda bana eşlik etti.nasıl anlatabilirim bundan sonrasını bilemiyorum,daha önce hiç öyle bir ortamda bulunmamıştım, çocuklara ufak hediyelerde hazırlamıştık ama çocukların gözü hediyelerde değil,bizde, kucağıma gelmek istiyorlar,sarılmak istiyorlar,öznur doğrudan boynuma atladı zaten montumu bile çıkaramadım, melek ile hasret deniz in kucağında eylül handan hanımın kucağında,rukiye içlerinde en yaramazları ortada kadriye öğretmenin telefonunu kapmış onla oynuyor. Böyle biraz zaman geçirdikten sonra Öznur tuttu elimden evini gezdirdi bana yatağını gösterdi,oyun odasını gösterdi,banyoda tezgahın üzerinde duran diş fırçasını gösterdi,mutfağa gittik annelerine bizim için kek yaptırmışlar,Öznur da yardım etmiş,kendi elleri ile getirdi bana kek tabağını,neyse efendim kekimizi yedik,kahvemizi içtik,gitme vakti geldi,ama Öznur bırakmıyor,gitme diyo,ama gitmek zorundayız,evden çıktık,arabaya bindim böyle göğsümün üzerine bir ağırlık çöktü,nefes alamıyorum sanki,zor attım eve kendimi,eşim açtı kapıyı,sarıldım boynuna bi yarım saat kesintisiz ağladım,ya bizim görmediğimiz neler oluyo şu dünya da hani böyle televizyonlarda görüyoruz uzak gibi geliyor,yakından gerçek tokat gibi patlıyor insanın yüzünde biliyor musunuz öznur un hem annesi hem babası çorlu daymış ama bir sefer bile görmeye gelmemişler...
Devamını Oku

7 Şub 2011

misafir alarmı

geçen hafta çok yoğundu,gün içinde değil bloga bişeyler yazmaya,maillerime bakmaya bile fırsat bulamadım,
-çarşamba akşamı tiyatro ya gittim ki çok güzeldi,zoitsa süper anlatmış blogunda,

-perşembe dişhekimi arkadaşlarım "sedacım müsaitsen cumartesi işten sonra sana gelelim ev tebriğine"  dediler,  akşam 7 de koşturarak çıktım markete gittim,alışveriş yaptım,eve geldim evi şöyle bir toparlamam lazım ama çok yorgunum, canım kocacım boşver gel bir film seyredelim yaparız sonra dedi ve ben filmin yarısında çoktan uyudum işler kaldı

-cuma panik içindeyim,akşam 9 da klinikten çıktım yine koşturarak eve gittim, nasıl yetiştireceğim herşeyi diye düşünürken  benim bir tanecik kocacım işten erken gelmiş,süpürgeyi açmış evi süpürmüş,temizlemiş, uçtum sevinçten tabii ki,10 sularında mutfağa girdim, ıspanaklı böreğimi yaptım,hazır fırın ısınmışken bi kek de yapayım dedim ıslak kek yaptım,kurabiye marketten aldım,makarna salatası için makarnaları haşladım, kısır için bulguru haşladım,yeşillikleri yıkadım,gözüme az geldi evde jöle buldum son kalan muz,elma ve portakal ile kadehlerde  meyveli jöle hazırladım,mutfağı şöyle bir toparladım gece 2 sularında dişimi bile fırçalamadan uyumuşum


-ve cumartesi, akşam eve geldim masayı hazırladım,kısırın yeşillikleri eşim doğradı, geri kalanları hazırladım kekimin üstü çok garip kabarmış,bıçakla düzelltim,pudra şekeri ile örttüm karlı dağlar gibi coğrafi bi görüntüsü oldu,olsun hoşuma gitti, misafirlerim geldi sohbet muhabbet ohh süper, yorgunluğa değdi;)
Devamını Oku

1 Şub 2011

Orhan Kemal MURTAZA ve dedem

Sizin de olur mu bir kitabı okursunuz,kitaptaki karakter  tıpkı sizin çevrenizden birine  benzer,kitaba devam ettikçe  daha çok ortak nokta bulursunuz,bir süre sonra o karakter aklınızda tanıdığınız kişi olarak kalır. Benim için bunlardan en akılda kalanı Orhan Kemal’ in Murtaza karakteridir. Murtaza benim aklımda dedemle aynı kişidir. Murtaza bir muhacirdir,mübadele sonrası  Türkiye ye gelmiş,Adana ya yerleşmiştir,aşırı dürüsttür,diğer akrabaları zengin olurken fakirdir, tek bir hayali vardır,dayısı Kolağası Hasan a benzeyebilmek,dayısı savaşta şehit olmuştur,Murtaza da vazifesi için gerektiğinde dayısı gibi şehit olacak kadar görevine ve kurallara bağlıdır. Dedeme gelince,muhacir çocuğudur,babası Yunanistan ın  (galiba şu anda Makedonya sınırları içinde)  bir köyünden gemiye binip annesi ve tek kızıyla Türkiye ye gelmiş,burada başka bir muhacirle evlenmiş. Dedem burada büyümesine rağmen konuşması dili  değişmemiş,aynı Murtaza nın konuştuğu dil. Dürüstlüğü, aşırı doğruculuğu ,bazen patavatsızlığa varan dobralığı hep benzettiğim yönler. Bir de kaskatı bir duruşu vardır dedemin,başkalarının yanında çocuğunu ya da torununu sevmeyi,şefkat göstermeyi zayıflık olarak görür,ancak aileyle beraberken  o da başını okşayarak( ancak o kadar) sevgisini gösterir. Yaşlandıkça daha da duygusallaştı,ben fakülteye yeni başladığımda her hafta sonu eve  giderdim (yakındı zaten istanbul) her hafta beni ağlayarak geçirirdi. Hacıdır ama  çok kızdığında küfür de edebilir, çok severim dedemi evlendiğimizde öğüdü “iki hafta da bir gel bizi görmeye ama her hafta gelme kocanı bıktırma “olmuştu, bu cümledeki” h “harflerini yutarak okuyun tabi ki, neyse Murtaza dan alıntı bir cümleyle bitirelim: 
 Bir vazife büyüktür bir namuzdan . Vazife benzemez yemeye peynir hemi de ekmek”
NOT: Murtaza nın gerçek bir karakterden esinlenerek yazıldığını biliyor muydunuz? Orhan Kemal “ben tanıdığım insanları yazdım” diye anlatırmış. Murtaza, Adana’ da Akbank şubesinde kapıcıdır. Yazarın eşi Nuriye Öğütçü ve arkadaşı Nurer Uğurlu, bankadaki kapıcıyı tanıdıklarını ve romandaki Murtaza’ nın bütünüyle o Murtaza’ ya benzediğini söylerler. Hatta Nurer Uğurlu, kapıcı Murtaza’ ya Orhan Kemal’in Murtaza’ sını anlatmış, kapıcı da şöyle demiştir:  “ A be bu adam beni nereden tanır? Bilir mi benim gibi bir adam yaşar Adana’ da, hemi de bu sıcakta (...) Neden yazar beni kitaplar? Ya okurlarsa amirlerim, bu yolda istemem laubalilik!  “(kaynak:www.orhankemal.org)
Devamını Oku

© 2011 bir dişçinin günlüğü, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena