27 Tem 2011

Erich M. REMARQUE- Yaşamak zamanı ölmek zamanı


-Remarque ve kitapları ile üniversiteye başladığım sene tanışmıştım,ilk okuduğum kitabının "insanları seveceksin" gibi çok ilginç bir ismi vardı,kitap ikinci dünya savaşı döneminde Almanya daki toplama kamplarından birindeki insanları anlatıyordu.

-Remarque hep savaştan bahseder,kahramanları ya toplama kampındandır,ya almanya dan fransa ya paris e doğru kaçmaktadır,ya da cephede artık kimin ve neyin için savaştığını unutmuş bir askerdir. Remarque savaşın tüm çirkin taraflarını alır, hiç abartmaz olduğu gibi yüzünüze vurur,o yüzden kendisini çok severim,hatta aziz insan Ayhan Sicimoğlu nun dediği gibi "hastasıyım"

-son okuduğum demiyim,bikaç sene önce alıp okuduğum sonra birine verip kaybettiğim,geçen günlerde D&R da 4 liraya satılan kitaplar arsında görüp tekrar alıp hemencecik bitirdiğim "yaşamak zamanı ölmek zamanı" isimli romanımıza gelelim:
-kahramanmız Ernst alman cephesinde bir asker,artık savaşın sonuna doğru gelinen yıllardayız,almanya her cephede güç kaybediyor,tam bu sırada iki seneden beri kesintisiz cephede savaşan ernst e izin çıkyor ve üç haftasını savaştan uzak bir yerde geçirmek dileğiyle evine dönüyor,fakat işler orada karışmaya başlıyor
-çünkü ernst evine geri döndüğünde hiç ummadığı bir manzara ile karşılaşır,savaş onun doğduğu yere de gelmiş,bombalar çocukluğunu geçtiği kasabayı yerle bir etmiştir,fakat herşeye rağmen hayat devam etmektedir ve ernst aşık olur,

-gerisini bence kitapta okuyun,tam bu kitabı okurken 13 şehit haberi geliyor,haberler ağlayan anneleri babaları gösteriyor,bir şehidimiz Tekirdağ Şarköy den,ateş düştüğü yeri yakıyor,ne kadar benciliz ki insan hemen kendi yakınını düşünüyor,askere yakın zamanda gidecek oğlumuz,kardeşimiz ya da kocamız,sevgilimiz aklımıza düşüyor,o mertebe ne kadar yüksek olursa olsun  o ateşin bizim ocağımıza düşme ihtimali bile bizi üzüyor

-neyse sonuç olarak  Remarque savaş karşıtı görüşleri ile ün yapmış,nazi almanya sında tüm kitapları yakılıp yasaklanmış,amerika ya kaçıp canını kurtarabilmiş bir yazardır,şiddetle tavsiye edilir efenim okuyunuz
Devamını Oku

20 Tem 2011

RANGO ve Johnny DEPP

-ne zaman sinemalara geldi,yoksa gelmedi mi bilmiyorum,ben geçen haftalarda  izlemeye güzel bir film ararken rastladım,mükemmel bir animasyon,
-hikaye bir vahşi batı hikayesi,fakat kahramanlar başta sürüngenler olmak üzere çeşitli hayvanlardan oluşuyor,klasikleşmiş sahneleri kullanmışlar,ama her bir sahnedeki o hayvanlar o kadar mı detaylı olur ya sanki gerçek bir fare ya kaplumbağa yı koyup oynatsalar ancak bu kadar ayrıntı görebiliriz,belki de göremeyiz,her bir sürüngenin derisindeki pulu ya da tüylerindeki dalgalanmayı tek tek seçebiliyorsunuz
-tabii ki bir de Johnny Depp faktörü var ki, sakın ama sakın tr dublajlı izlemeyin,
Devamını Oku

16 Tem 2011

ORHAN PAMUK-Masumiyet müzesi

-ne zamandan beri okumayı düşündüğüm bu kitabı,kaynıvalidemin kitaplığına yaptığım son ziyarette hemen çantama atıverdim
-itiraf ediyorum kitabın ilk sayfalarında çok çoook sıkıldım,allahım dedim nasıl bitecek bu kitap,tabii bunda sıcakların ve çorlunun bunaltıcı nemli havasınında etkisi var diye düşünüyorum
-kitabı konusundan biraz bahsedecek olursak,kahramanımız Kemal,kendisi nişantaşında oturan ve nişanlanmak üzere olan bir fabrikatör çocuğu,fakat nişan töreni arifesinde uzak akrabası Füsun a aşık oluyor,ama deli gibi bir aşk,çok kısa zamanda ilişkileri ilerliyor,Kemal in annesinin kullanmadığı eşyalarını koyduğu apartman dairesinde buluşmalar,sevişmelere dönüşüyor ve tüm bu olanlar 70 li yılların Türkiyesinde gerçekleşiyor. Kemal nişanından sonra Füsun ortadan kayboluyor ve Kemal in birlikte geçirdikleri anların hatırası olan eşyalara karşı acaip bir takıntısı başlıyor,Füsun la ilgili herşeyi her eşyayı,tuzluktan tutun saç tokasına kadar biriktiriyor,gerisini daha fazla anlatmamalıyım bence,
-hikaye çok yavaş akıyor gibi dursa da,esasında ilginç,değişik bir kitap,sırf yazarın bu farklı anlatım tarzı için okunur,
- Orhan Pamuk un diğer kitapları ile kıyaslamadan önyargısız bir şekilde okumak lazım bence Masumiyet Müzesini,eski Türk filmleri tadında bir aşk romanı okumak istiyorsanız seveceksiniz,ama eğer “yok kardeşim öyle aşklar” diye düşünenlerdenseniz mutlaka sıkılacaksınız
-orhan pamuk un kendi hayatını anlattığı bi kitap vardı ya hani,ben onu çok sevmiştim,bu kitapta birazcık ona benziyor,sadece aşıkları anlatmakla kalmıyor,aynı zamanda 70 li yılların sonlarına doğru da ülkenin geçirdiği değişimleri,en güzeli de o yıllardaki istanbul u o kadar güzel gözünüzün önünde canlandırıyor ki,en çok bu özelliğini sevdim galiba bu kitabı
Devamını Oku

© 2011 bir dişçinin günlüğü, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena