bir dişçinin günlüğü

14 Eki 2015

uzun bir aradan sonra tekrar merhaba,
en son gonderiyi 2012 de yazdığımı dusunursek bayağı sağlam bir ara vermişim kabul. Ne değişmedi ilk önce onlarla başlayalım hala dişçiyim, aynı klinikte  çalışmaya devam ediyorum, aynı evdeyim, aynı şehirdeyim. Değişenlere gelince; 28 mayıs 2014 tarihinde bir kızım oldu o tarih itibariyle biraz once saydıklarım dışında tüm hayatımız değişti,amacım blogu bir anne-bebek bloguna dönüştürmek değil ama arada çocuk olunca konu illa ki oraya gelecek baştan uyarayım. sadece tekrardan yazmak istedim,

Devamını Oku

28 Mar 2012

çiçek sevdam

ben çiçekleri (bilhassa canlı olanlarını) oldum olası çok sevdim,her zaman etrafımda fotosentez yapan bir yeşil yapraklı vardı,devlet yurdunun o rutubetli odasında mis gibi kokan fesleğenimi,öğrenci evimin sadece öğle 12 civarı o da karşı pencereden yansıyarak gelen güneşinde sarmaşık gülümü büyütmüştüm,evlenip kendi evim olunca çiçek sevdam tabii ki de daha da gelişti,bu akşam 7 de klinikten çıkınca ilk işim yapı markete gidip bu çuha çiçeklerini almak oldu


babaannemin geçen sene verdiği sardunyalar maalesef ki çorlu nun buzuna dayanamadı,köklerini sökmeye kıyamadım belki yine yeşerir diye yanlarına renkli çiçekleri sokuşturuvedim,bi de bitlenen gülüm vardı onu da sökemedim onun da yanına bi çuha kondurdum,bilmiyorum beraber yaşayabilecekler mi ama denemekten zarar gelmez


ektiğim saksıları şimdilik salona koydum havalar biraz daha ısınsın sonra balkona çıkaracağım



bunlarda salonumun  kraliçeleri orkidelerim,sol baştaki 3 yıla yakındır benimle,taşınırken yere düştü çok hırpalandı ama inatla hala yaşıyor,ortadaki eylülden beri ikinci kez açıyor kocaman çiçekleri beni acaip mutlu ediyor,en sağdaki grubumuza yeni katıldı,ama hemen o da filiz verdi bir aya kalmaz o da çiçek açar


 bunlarda  yeni çıkan maydanoz ve dereotlarım,dereotu fazla uzun ömürlü değil ama maydanoz o kadar dayanıklı bir bitki ki şok ediyor beni,bunları yeni ekmiştim, bi de balkonda fotosunu alamadığım diğer maydonoz saksım var,eksi dokuzları görmesine rağmen, hala oradan koparıp salataya katıyorum.

geçen sene bir saksıya soğanda ekmiştim,bu sene henüz yapmadım,evime ziyarete gelen arkadaşım Ceyhan balkonumdaki soğan,nane,maydanozları görünce "sen yakında burada tavuk da beslersin" demişti,henüz o boyuta gelmesem de,bütün gün çalıştıktan,onca insanla uğraştıktan sonra bitkilerin sessizliği hakikaten iyi geliyor:)




Devamını Oku

Van Gogh Alive

pazar günü çok farklı bir sergi ziyaret ettik,tek kelimeyle bayıldım,mest oldum,normal duvarlarda asılı tablolar yoktu,özel bir projeksiyon tekniği ile  yansıyan resimler teker teker değişiyor,ünlü ressamın hayat  hikayesi kendi eserleri ile anlatılıyordu,içeri girdiğimiz ilk on dakika bi o  duvara bi bu duvara bakıp gidişatı anlamakla geçti,sonra akışı kavrayınca paranoyakça bir sağa bir sola kafaları döndürmekten vazgeçip bir bölgeye odaklandık,ilk bulduğumuz  yere oturduk ve serginin tadını çıkardık

Devamını Oku

26 Şub 2012

şeytanın gözyaşları-James Thompson

işte karşımızda "kar melekleri " nin devamı,cesur dedektifimiz Kari Vaara bu sefer başka bir şehirde Helsinki de kendine yeni bir başlangıç yapmış durumda,doğup büyüdüğü küçük kasabada işlenen cinayetlerden sonra eşiyle birlikte  büyük şehire Helsinki ye taşınır,fakat tabii ki acımasız katiller burada da iş başındadır,kutbun eksi yirmileri gösteren soğuklarında herkes depresif,dedektifimiz uykusuzdur,uykusuzluk yetmezmiş gibi bir de bitmeyen baş ağrıları vardır,bi de eşi Kate in kardeşleri  Amerika dan gelince sorunlar gitgide artar. yine bir kadının kurban olduğu vahşice işlenmiş cinayetin kolları çok değişik yerlere doğru gitmeye başlar,soluksuzca okunan iki günde bitirilen bir öyküye dönüşür,keyifle okudum gerçekten,devamı da varmış fakat  henüz türkçeye çevrilmemiş,"helsinki white" ı sabırsızlıkla bekliyorum
Devamını Oku

12 Şub 2012

iki kitap

bu kitapları okuyalı neredeyse 1 ay geçti ama araya giren ameliyat tüm programımı alt üst ettiği için ancak şimdi yazabiliyorum,ilk kitabımızla başlayalım: "engereğin gözü",yazarı Zülfü Livaneli,içimde garip bir dejavu hissiyle okudum bu kitabı,sanki  bu kitabı daha önce okumuş gibiydim fakat hatırlayamadım belki de konusu şu aralar tv de çok popüler olduğu içindir,evet kitabımız "harem" den bahsediyor,haremi hadım edilmiş bir haemağasının diliyle anlatıyor,kitapta her ne kadar padişah isminden bahsedilmese de, 4.Murat  tan sonra tahta çıkan kardeşinin saltanatı  anlatılıyor,daha fazla ayrıntı vermeyeyim zaten çok kısa bir roman,fazla aksiyon yok ama yazarın anlatım tarzına bayıldım.

 ikinci kitabımız "leyla" yazarı Alexandra Cavellus,gerçek bir hikaye anlatılmış kitapta,kısaca özetleyecek olursam konu Bosna-Hersek te geçiyor,savaş yılları, leyla bir genç kız, bir anda kendini toplama kamplarından birinde buluyor,açlık,tecavüz,aşağılanma bunların hepsine maruz kalıyor ve oradan nasıl kurtulduğunun öyküsü anlatılıyor kitapta,dili çok iyi değil,ama konu çarpıcı,90 lı yıllarda avrupa nın ortasında,nasıl böyle bir katliama göz yumulabilmiş insan şaşıp kalıyor




Devamını Oku

6 Şub 2012

post-op

ameliyatı atlattım,evime geldim,morluk hiç yok,sadece şişlik,o da 2 gün sürdü bitti,ama estetik olsun diye yapılmaz çekilecek işkence değil vallahi,nefes alıyor muyum evet artık ağzım kapalı uyuyabiliyorum:))
Devamını Oku

8 Oca 2012

Shantaram-Gregory David Roberts

ne zaman bu kitapla iligili bişeyler yazmaya çalışsam hep bölündü,hep birşeyler araya girdi,ama inat ettim illa bu akşam yazıcam,yarımda olsa yayınlayacağım,hemen hızlıca konuya girelim,kitap kulübümüzde duymuştum bu adı sanki hindistanla ilgili,yoga meditasyon iç huzur kitabı gibi düşünmüştüm başlığı görünce ama kesinlikle alakası yok,esasında bu kitap bir otobiyografi,ne kadarı gerçek ne kadarı hayal ürünü bilemiyorum ama yazarın dediğine göre bu kendi hayat hikayesi,bu hikaye Avustralya da hapishaneden kaçıp Bombay  a gelmesi ile başlıyor,yaklaşık 900 sayfalık bir kitap,ilk gördüğümde  "nası bitireceğim ben bu kitabı" diye korkmadım desem yalan olur ,bi de puntoları mümkün olan en küçüğünden seçmişler,tüm bunlara rağmen çok baydığını söyleyemem,tabii tempo hep yüksek devam etmiyor o kadar da olacak yani adam 900 sayfa yazmış,ama bu yazdıklarının hepsi başından geçtiyse vallahi bravo diyorum,çok merak ettim yazarı biraz araştırdım, "shantaram.com" birçok ayrıntı ve resim mevcut,belirtmeden geçemeyeceğim kitabı okurken gözümde canlanan tip daha farklıydı,gerçek halini görünce şaşırmadım desem yalan söylemiş olurum:)
Devamını Oku

© 2011 bir dişçinin günlüğü, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena