Dün akşam minik bir hastamı ziyarete gittim,size onu anlatmak istiyorum. adı Öznur 6 yaşında ama 4 gibi gösteriyor,çok sessiz içine kapalı,eylülde anaokuluna başlamış daha öğretmeniyle tek kelime konuşmamış,biz tedavilerini yaparken çok sevdi çok hoşuna gitti,benle konuşuyor ama hemşirelerimle asla,illa evine çağırdı,5 kardeş bir evdeler,ama bu biraz farklı bir ev,Öznur daha önce sosyal hizmetlere bağlı bir yurtta kalıyormuş, sosyal hizmetler kurumu pilot bir uygulama başlatmış, Çorlu da 3 tane daire kiralanmış devlet tarafından, her eve en fazla 6 tane çocuk yerleştirmişler,amaç çocukların gerçek bir ev ortamını görebilmesi,orada büyüyebilmesi,oturma odaları var,yatak odaları var,banyoları,bir ailenin neye ihtiyacı varsa hepsini yapmaya yaratmaya çalışmışlar,başlarında onlara göz kulak olsun diye bir abla var ama çocuklar "anne" diye çağırıyorlar onu,bi tane de daha anneleri varmış,dönüşümlü olarak evde kalıyorlarmış. Bu üç evin babası Kadriye Öğretmen,onun sayesinde öznur la tanıştım. hasta olduklarında doktora götüren,okula yazdıran,evin ihtiyaçlarını karşılayan,gelir giderleri hesaplayan,kısacası bu evlerin tüm sorumluluğu onun üzerinde. Öznur un dişlerini tedavi ederken söz vermiştim ona sizin eve ziyarete geleceğim diye en sonunda dün akşam gidebildik, klnikten 2 arkadaşımda bana eşlik etti.nasıl anlatabilirim bundan sonrasını bilemiyorum,daha önce hiç öyle bir ortamda bulunmamıştım, çocuklara ufak hediyelerde hazırlamıştık ama çocukların gözü hediyelerde değil,bizde, kucağıma gelmek istiyorlar,sarılmak istiyorlar,öznur doğrudan boynuma atladı zaten montumu bile çıkaramadım, melek ile hasret deniz in kucağında eylül handan hanımın kucağında,rukiye içlerinde en yaramazları ortada kadriye öğretmenin telefonunu kapmış onla oynuyor. Böyle biraz zaman geçirdikten sonra Öznur tuttu elimden evini gezdirdi bana yatağını gösterdi,oyun odasını gösterdi,banyoda tezgahın üzerinde duran diş fırçasını gösterdi,mutfağa gittik annelerine bizim için kek yaptırmışlar,Öznur da yardım etmiş,kendi elleri ile getirdi bana kek tabağını,neyse efendim kekimizi yedik,kahvemizi içtik,gitme vakti geldi,ama Öznur bırakmıyor,gitme diyo,ama gitmek zorundayız,evden çıktık,arabaya bindim böyle göğsümün üzerine bir ağırlık çöktü,nefes alamıyorum sanki,zor attım eve kendimi,eşim açtı kapıyı,sarıldım boynuna bi yarım saat kesintisiz ağladım,ya bizim görmediğimiz neler oluyo şu dünya da hani böyle televizyonlarda görüyoruz uzak gibi geliyor,yakından gerçek tokat gibi patlıyor insanın yüzünde biliyor musunuz öznur un hem annesi hem babası çorlu daymış ama bir sefer bile görmeye gelmemişler...
Devamını Oku